Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi (ORDAM) müdürümüz Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi'nin Osmanlı Filistini'nde mülkiyet konusundaki sorusunu yanıtladı. Kurşun'un Osmanlı arşiv kayıtlarının günümüz mülkiyet sorunlarının çözümündeki rolü konusunda yaptığı açıklama şu şekildedir:
Osmanlı İdaresinde 400 yıl kalan Filistin Tarihi’nin bu süreyi ilgilendiren bütün belgeleri Türkiye arşivlerinde yer almaktadır. Yani sadece tapular değil, siyasi, içtimai ve hemen her konuda yüzbinlerce belge Filistin Tarihi’ni aydınlatmak için araştırmacıları beklemektedir. Son yüzyılda hemen her konuda mağduriyet yaşayan Filistinlilerin mülkiyet tarihleri Osmanlı Arşivlerinde saklıdır. Bunlardan klasik dönemi ilgilendiren Tapu Tahrir defterleri bölgede 19. yüzyıla kadar Osmanlı idaresindeki Filistin toprak dağılımı, bu toprakları kullananları ve vakıfları ortaya koyan belgelerdir. Bunlar hem Ankara’da Tapu Kadastro Arşivlerinde (Kuyud-i Kadime Arşivi) hem de İstanbul’daki Osmanlı Arşivlerinde yer almaktadır. Ancak bundan daha önemlisi Osmanlı’da özel mülkiyete geçişi belgeleyen tapu uygulamaları da Ankara’da Tapu Kadastro Arşivlerinde yer almaktadır. 1860’lerden 1917 yılına kadar Filistin’in muhtelif yerlerinde bir milyondan fazla tapu işlemi yapılmıştır. Bu tapular toprakları ellerinden alınmış ve yurdundan yerinden edilmiş insanlar için sadece mülkiyet belgesi değil aynı zamanda onları coğrafyaya bağlayan kimlik bilgileridir. Bir milyon tapu işleminin varislerini hesap ettiğimizde neredeyse bugün yaşayan hemen her Filistinliyi ilgilendiren belgelerdir.
Ancak belgeler tek başına çözüm değildir; yerinden edilmiş ve toprağından çıkarılmış Filistinliler için hak aramanın ilk adımıdır. Daha sonraki adımlar yerel ve uluslararası mahkemeleri bu belgeler ile harekete geçirmektir. Bırakın milyonları yüz bin kişi bu belgelere dayanarak toptan işgalci devlete davalar başlatsalar, o devletin hali nice olur? Yerel ve uluslararası mahkemeler tıkanır. Dünyanın dikkatleri birden bu meselede yoğunlaşarak mağdurları son yüzyılda ama özellikle 1948’den sonra neler çektikleri ortaya çıkar. Diğer taraftan tarihi belgeler bu tür davalarda en temel deliller olarak kabul edildiğine ve hukuk hiçbir işgale özel mülkiyeti gasp etme hakkı vermediğine göre bu belgeler Filistinlilerin mülklerini tespit ve talep hakkı için vazgeçilmez belgelerdir. Osmanlı belgeleri ile bugüne kadar çeşitli mahkemelerde pek çok davalar çözülmüştür. Belgeler elde edildikten sonra tamamlanmış davalar örnek gösterilerek yeni davalar açılabilir. Kolay olmamakla birlikte hiçbir mahkeme bu belgeler karşısında kayıtsız kalamaz. Belki çok genel bir ifade olacak ama Filistin meselesinin toprak boyutu ancak bu belgeler ile çözülecektir.
Osmanlı Arşivlerinde mevcut belgeler üzerinden bugüne kadar pek çok tarihi araştırma yapılmıştır. Ayrıca Filistin coğrafyasına ait kimi tapu tahrir defterleri de birçok araştırmaya konu olmuştur. Ancak 19. yüzyıldan itibaren Defter-i Hakani’de kayıt altına alınmaya başlanan tapu işlemleri şahsa ait olduğu için araştırılmamış, üzerinde çalışmalar yapılmamıştır. Bunun sebebi özel mülkiyete taalluk ettiği için ancak mülk sahibi veya kanuni varislerinin talebi ile belgelere ulaşmak mümkün olabilmektedir. Bu durumda akademisyenler kendilerine örnek mekanlar seçmeli, oradaki mülk sahiplerini bulup ikna etmeli veya mülk sahipleri akademisyenler ile işbirliğ yaparak belgeler üzerinde çalışmalıdırlar. Tabi ki özellikle bu alanda Osmanlıca bilen Filistinli araştırmacılara ihtiyaç vardır. Bu yüzden Filistinliler bu konuya ilgi gösterip, sadece mülkiyet çalışacak araştırmacılar yetiştirmek zorundadır. Türkiye Üniversiteleri ve bu konuya ilgi duyan biz akademisyenler Filistinliler ile işbirliği yapmaya, bildiklerimiz onlara öğretmeye hazırız. Yeter ki talep olsun. Mesele sadece tapu belgesi bulmak ile sınırlı değildir. Araştırmacılar Osmanlı dönemi arazi kanunlarını, Manda dönemi İngiliz uygulamalarını ve 1948 sonrası arazi bakımından meydana gelen değişimleri incelemeleri gerekmektedir. Bu iş kolay değildir. Uzun emekler istemektedir. Diğer taraftan bu konuda Coğrafi Bilgi Sistemlerinin kullanılarak arazi haritalarının çıkarılması onlar üzerinde tarihi gelişim ve dönüşümün yerleştirilmesi gerekmektedir. Osmanlı toprak düzeni dışında büyük ölçüde Manda döneminde uygulanan Osmanlı arazi sistemini çözmek için İngiliz hava haritalarının üzerinde çalışmalar yaparak, meskûn alanlar ile bağ, bahçe, tarla, mezra vb. alanlar ve sınırlar çalışılmalıdır.
Filistin Devleti ve STK’lar Filistinlilerin mağduriyeti konusunda dünyaya mesaj vermekte başarılı olmuşlardır. Ancak meselenin en önemli yönünü ihmal etmişlerdir. Bilinçli bir şekilde mülksüzleştirilen insanların mülkiyetlerini ispat edecek çalışmalar yapamamışlardır. Yukarıda bahsettiğim gibi bölgeyi ve arşivi bilen araştırmacıların yetiştirilmesi ayrıca modern araştırma yöntemlerinin kullanılarak modeller çıkarılması gerekmektedir. Bunun için çalışma yapacaklara geniş imkanlar hazırlanmalıdır. Belki Türkiye’de bir üniversite bünyesinde bütün dünya ile işbirliği yapacak donanımlı Filistin Mülkiyeti Araştırmaları Enstitüsü kurulmalıdır. Bunun desteği de STK’lar tarafından sağlanmalıdır.